ALİUD NEDİR?
www.toprakhukuk.com
Bazı hallerde
yukarıda sayılan sorumluluk şartlarından KUSUR şartı aranmaksızın da
sorumluluğun doğabileceği kabul edilmektedir. Bu hallere öğretide olağan sebep
sorumluluğu ve tehlike sorumluluğu adı verilmektedir.
2918 sayılı
Kanun, araç sürücüsünün kusur sorumluluğu yanında işletilme halindeki motorlu
araçlar nedeniyle kusursuz sorumluluk hali de öngörmüştür.
2918 sayılı
kanunun 85. maddesinin birinci fıkrasında işleten ile işletenin bağlı bulunduğu
teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu düzenlenmiştir. Bu maddeye göre “ Bir
motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir
şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya
işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde,
motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan
müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”
2918 sayılı
Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. maddesine göre bu yasaya tabi araç sahiplerinin
hukuken sorumlu olacağı ilkesi kabul edilmiştir. İşletenin, motorlu aracın işletilmesinden
doğan zararlardan sorumluluğu için kendisinin kusuru aranmayacaktır. Zararın,
motorlu aracın işletilmesinin uygun sonucu olması yeterlidir. (Yargıtay
4. H.D. 25.10.2005 T. , E. 2004/14696 K. 2005/11436)
Aracın
işletilmesi ifadesinden kasıt, motorlu aracın çalışır halde karayoluna
çıkarılmasıdır. (Yargıtay 11. H.D. 23.12.2005 T. , E. 2005/13995 K. 2005/12763)
İşleten,
Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde, “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza
kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya rehin alan
kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve
tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu
ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde tanımlanmıştır.
Aracı noter satışı
ile devralan adına tescil işlemi yaptırmamış olsa dahi aracın maliki olur. (Y4HD
23.02.2012 E.2012/1420 - K.2012/2767)
Görüldüğü gibi, Kanun
işletenin belirlenmesi bakımından maddî ve şekli ölçüden yararlanmıştır.
Öncelikle, trafik sicilinde kayıtlı olan kişi işleten sayılacaktır. Ayrıca,
sicilde ismi kayıtlı olmasa da bazı kişiler işleten sayılmış ve bazı koşulların
gerçekleşmesiyle, sicilde ismi kayıtlı kişiden farklı bir kişinin de işleten
sayılabileceği belirtilmiştir.
Bununla birlikte araç
uzun bir süre için kiralanmış, ariyet veya rehin verilmişse kiracı, ödünç alan
veya rehin alan sıfatlarını kazanan kimseyi aynı zamanda işleten olarak da
değerlendirmek gerekecektir.
Somut olayda aracın
kiralanması ya da ariyet verilmesinden öte tasarruf hakkının dahi devamlı
surette devrini amaçlayan bir sözleşme yolu ile zilyetlik geçişi söz konusudur.
2918 sayılı
Karayolları Trafik Yasası’nın 3 ve 19.maddelerine göre trafik kaydı “işleteni”
kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü
bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin üçüncü kişi
üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasal düzenleme de yoktur. İşletenlik,
trafik kaydı adına olan kişiden mülkiyeti muhafaza kaydı ile satışta alıcı
sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süre[1]
ile kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan
kişiye geçmiş olur. Bu bakımdan işletenliğin kayda rağmen başkasına geçmiş
bulunduğu her zaman kanıtlanabilir. Fakat bu konuda getirilecek kanıtların
üçüncü kişiler yönünden bağlayıcı nitelikte ve güçte olması, özellikle zarara
uğrayanların haklarını ortadan kaldıracak (halele uğratacak) bir sonuç
yaratmaması gerekir.
Öte yandan, Hukuk
Usulü Muhakemeleri Yasası’nın 299.maddesinde yer alan düzenlemeler, birbiriyle
hiç bağlantısı bulunmayan, birbirine karşı tam anlamıyla üçüncü kişi durumunda
bulunan kişiler hakkında uygulama alanı bulamaz.
Çünkü haksız eylem
nedeniyle zarar gören kişi, üzerinde işletenlik niteliği bulunmayan kişinin
hukuki ardılı değildir. Ancak, özellikle trafik olaylarına karışan araçların
oluşturdukları zararların ödetilmesini olanaksız bırakmak için olaydan sonra
danışıklı (muvazaalı) olarak eski tarihle düzenlenen sözleşmelerde, üçüncü kişi
durumunda bulunan zarar görenlerin, zarara uğramasını önlemek amacıyla bu gibi
belgelerin onlara karşı sonuç doğurabilmesi için sözü edilen maddede öngörülen
koşulların benzetme yolu ile (kıyasen) aranması hak ve adalete uygun
düşmektedir. Yargıtay`ın uzun yıllardan beri uygulaması bu doğrultudadır.( Y4HD
12.05.2005 E.2004/11360 - K.2005/5391)
Kökleşen yargısal
inançlarla da “Maddi Sistem” şöylece benimsenmiştir. “Motorlu aracın
işletilmesinden devamlı maddi ya da manevi çıkarı olan, aracın giderlerini ve
araçtan doğan tehlikeleri üstlenen ve araç üzerinde eylemsel tasarruf gücü
bulunan kimse, işleten niteliği ile sorumludur”.
2918 sayılı Kanun’un
3.maddesinde işleten tanımlanırken hem “şekli” hem de “maddi” ölçü birlikte benimsenmiştir.
Bu tanımda öncelikle
araç sahibi olan kişi, işleten diye nitelendirilmiştir. Araç sahibinin kim
olduğunu belirleyen tanımda “şekli ölçü”nün esas alındığı görülmektedir. O
nedenle araç sahibini saptarken öncelikle “tescil belgesi veya sahiplik ya da
satış belgesi” göz önünde tutulacaktır. Böylece işleten niteliği ile araç
sahibinin belirlenmesinde trafik siciline kanıt gücü tanınmış olmaktadır.
Araç sahibi olmayan
işletenleri belirleyen KTK. md. 3’e göre ise, “mülkiyeti muhafaza kaydıyla
satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görünen veya aracın uzun süreli
kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişi”
de işleten olarak sayılmıştır.
Bu tanımlamadan,
motorlu aracı “uzun süreli kiralaması halinde kiracının işleten sayılacağı”
kabul edilmelidir.
Zira, KTK. md.
85/I’de bu “resmi kayıtların” tersinin ispat edilebileceği hükmünü
içermektedir; “ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına
ve tehlikesi kendine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu
bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.”
Öyleyse, trafik
sicilinin, işleten olarak araç sahibi için bir karine oluşturduğunun kabulü
gerekir. O nedenle zarar gören, her türlü kanıtla, “maddi ölçü” çerçevesinde
işleten niteliğinin, trafik sicilinde araç sahibi olarak tescilli kişide değil
de başka bir kimsede olduğunu ispat edebilir. Eş deyişle zarar gören, trafik
kazası sonucu zarara yol açan motorlu aracın işletilmesinde yarar sağlama,
aracın giderlerine katlanma, sigorta primlerini ödeme, aracın şoförünü
belirleme ve ücretini ödeme, aracın kimin tarafından trafiğe sokulup
çekileceği, nasıl ve hangi amaçlarla kullanılacağı, donanım, bakım ve gözetimin
nerede, nasıl ve ne biçimde yapılacağı konularında karar verme yetkisinin kimde
olduğu ölçülerine başvurarak trafik sicilindeki kaydın tersini kanıtlayabilir. (YHGK
14.03.2012 E.2011/4-824 - K.2012/134)
www.toprakhukuk.com
[1] Y13HD
25.04.2012 E.2012/9054 - K.2012/11260: “kayda göre araç sahibi olan veya
mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görünen
veya aracın uzun süreli kira, ariyet, rehin verilmesi hallerinde araç üzerinde
tasarrufta bulunanların işleten sıfatını kazanacağı göz önüne alınarak;
sözkonusu traktörün davalıya ait tarlada sürekli olarak kullanılıp
kullanılmadığı araştırılması sonucuna göre davalı S....`nında işleten sıfatına
haiz olup olmadığı tespit edilip hüküm tesis edilmesi gerekirken yazılı şekilde
karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.”