Kayıtlar

Kasım, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Elime ilamsız takiplerde ödeme emri tebligat geldi. Ben borcumu ödeyemiyorum. Ama calıştığım için maaşimın 4/1 inden kesilmesini istiyorum. Mal beyanında bulunmalı mıyım. Zaten üzerime hiç bir şey yok. Ne yapmalıyım ?

Maaşınızın haczedilmesini ve borcunuzu bu şekilde ödemeyi isterseniz mal beyanında bulunabilirsiniz.  UYAP sisteminde çalışıp çalışmadığınızı görmek ve maaşınıza haciz koymak ta mümkündür. Bu nedenle mal beyanında bulunmasanız da i cra müdürlüğü tarafından alacaklının talep etmesi halinde haciz konulur. Mal beyanında bulunmanız gerekli ama cezası yok:) Yaptırımı olmayan bir hukuk kuralı olamayacağına göre, mal beyanında bulunmak zorunlu değil. Ancak üzerime hiç bir şey yok diyerek mal beyanında bulunduktan sonra aslında bir malınız, arabanız, paranız olduğu ortaya çıkarsa yalan beyanda bulunmanın cezası var.  

2005 yılına ait,Su borcu 6 yıl sonra talep ediliyor.Konut 2006 yılında satıldı. 6 yıl boyunca İSKİ hiç bir talepte bulunmamıştır..6183 sayılı kanun 102 ve 103 Md. gereği zaman aşımına girmez mi?

İSKİ , İGDAŞ gibi kuruluşlar kamu hizmeti görmekle birlikte sundukları hizmetler nedeni ile yurttaşlarla yaptıkları sözleşmeler idari hizmet sözleşmelerin bir alt türü olan abonelik sözleşmelerine girer. İdari hizmet sözleşmelerinin ortak özelliği özel hukuk sözleşmesi sayılmalarıdır. Yani İSKİ veya İGDAŞ kamu idaresidir. Ama vatandaşla yaptıkları hizmet tedariği sözleşmesi özel hukuka tabidir. 6183 sayılı AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN özel hukuka tabi alacaklara uygulanmaz. Bu husus 6183 sayılı kanunun 1. maddesinde haksız fiil, sebepsiz zenginleşme ve sözleşmeden doğan alacaklar kamuya ait olsa dahi özel hukuka tabidir şeklinde açıklanmıştır. Özel hukuk alacaklarında vekalet, hizmet, otelcilik v.b. özel durumlar haricinde zamanaşımı 10 yıldır. Türk Borçlar Kanununda abonelik sözleşmeleri için özel bir zaman aşımı süresi öngörülmediğinden zaman aşımı süresi 10 yıldır.

Tescilin Yaratıcı veya Açıklayıcı Olması Ne anlama Gelir?

Resim
www.toprakhukuk.com Bazı durumlar vardır ki ticaret odasında bulunan sicil memurluğu tarafından tutulan ticaret siciline (tacirler defterine) tescil olunmadığı (yazılmadığı) sürece vücut bulmaz (yapılmamış -yok sayılır).  Kollektif, Komandit, Anonim ve Limited şirketler sicile tescil ile tüzel kişilik kazanırlar. (kurulmuş sayılırlar) Ortakları ve şirketin ana sözleşmesi (kuruluş belgesi) ancak tescil edilirse değiştirilebilir. İşte bu durumlara tescilin kurucu ya da yaratıcı etkisi adı verilir. Bazı durumlar vardır ki sicile yazılmasının amacı üçüncü kişilerin (diğer insanların) haberdar edilmesi (duyurma) amacını taşır.  Sözgelimi yönetim kurulumuz şirketimizi yönetecek bir genel müdür ile  anlaşma yapmış olsun. Genel müdürümüzün işe başlayıp şirketi yönetmesi için ticaret sicile tescil şart değildir.  Tescil edilmese de genel müdür şirketi yönetir ve temsil eder. Ya da bir şahsı işletmesi veya adi ortaklık kurulduğu tescil sadece üçüncü kişileri haberdar etmek amacı

ALİUD NEDİR?

Resim
www.toprakhukuk.com Sözleşme dışı sorumluluk halleri: “kusura dayanan sorumluluk”, “kusursuz sorumluluk” ve “fedakârlığın denkleştirilmesine dayanan sorumluluk” olarak sayılabilir. Davalıların kusura dayanan sorumluluklarından söz edebilmek için Fiil, Hukuka Aykırılık, Zarar, Kusur, Uygun (illiyet) nedensellik bağı koşullarının oluşması gerekir. Bazı hallerde yukarıda sayılan sorumluluk şartlarından KUSUR şartı aranmaksızın da sorumluluğun doğabileceği kabul edilmektedir. Bu hallere öğretide olağan sebep sorumluluğu ve tehlike sorumluluğu adı verilmektedir. 2918 sayılı Kanun, araç sürücüsünün kusur sorumluluğu yanında işletilme halindeki motorlu araçlar nedeniyle kusursuz sorumluluk hali de öngörmüştür. 2918 sayılı kanunun 85. maddesinin birinci fıkrasında işleten ile işletenin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu düzenlenmiştir. Bu maddeye göre “ Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebe

Borç ilişkinde tarafların değişmesi mümkün müdür?

Borç ilişkisinin hem alacaklı hem de borçlusunun değişmesi mümkündür.  Tarafların değiştiği halleri, alacak ve borcun miras yoluyla geçmesi, bir malvarlığının ya da bir işletmenin aktif ve pasifiyle devri, işletmelerin birleşmesi veya şekil değiştirmesi olarak saymak mümkündür. Aynı şekilde bir alacak devredildiğinde alacaklının, bir borç başkası tarafından üstlenildiğinde ise borçlunun değişmesi söz konusu olmaktadır.

Sigortacının rücu hakkının kullanabileceği zamanaşımı süresi nedir?

Eski Borçlar Kanunu döneminde rücu davalarında uygulanacak zamanaşımı süresi konusunda, Borçlar Kanununda açık bir düzenleme bulunmadığından, bir alacağın doğumuna yol açan borç ilişkisinde, özel bir zamanaşımı süresi belirtilmemiş ise uygulanacak hüküm, BK.nun 125. Maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçerli olacağı görüşü mevcuttu.   Yeni Türk Borçlar Kanunu’nu 73. Maddesi ile rücu davalarında zamanaşımı tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak 2 yıl olarak belirlenmiş ve her halde tazminatın tamamının ödendiği tarihten başlayarak 10 yıl ile sınırlandırılmıştır.

Sigortacının rücu alacağını kazanma koşulları nelerdir?

Resim
www.toprakhukuk.com Kural olarak bir borç alacak ilişkisinde, alacaklının yer değiştirmesi halinde borçlunun durumdan haberdar edilmesi gerekir.  Bazı hallerde ise bildirim gerekmeksizin, yasa gereği halefiyet söz konusu olur. Bu gibi durumlara özel halefiyet hâlleri denilmektedir. Bunlar, birden fazla borçlusu bulunan bölünmez bir borcu ifa eden bu borçlulardan biri lehine (TBK 85/111), müteselsil borçlular lehine (BK 147/1), kefil lehine (BK 496), özel ve sosyal sigortalarda sigortacı lehine (TTK 1301; 506 SSK 26/1) öngörülen halefiyet hâlleridir.  Sigortacının rücu hakkını kazanma koşullarını: A. Zararın sigorta teminatı kapsamında olması; B. Zarar görenin dava hakkının mevcut olması; C. Sigorta tazminatının ödenmiş olması ; olarak saymak mümkündür. www.toprakhukuk.com

Haksız fiil sorumluluğu şartları nelerdir?

Resim
Eski yasa hükümlerinden farklı olmayan yeni Türk Borçlar Kanunu’muzun 49. maddesinde ifadesini bulan, haksız fiil sorumluluğunun şartlarını şu şekilde sıralayabiliriz: • Fiil • Hukuka Aykırılık • Zarar • Kusur • Uygun (illiyet) nedensellik bağı www.toprakhukuk.com

Haksız fiil sorumluluğu ne demektir? Sebep sorumluluğu nedir?

Resim
www.toprakhukuk.com Bir kişinin bir başka kişiye olan borcunu ödemek zorunda olmasına sorumluluk denir. Bir kimsenin bir başkasına karşı sorumlu yani borçlu olması için illede aralarında bir sözleşme yapılmış olması gerekmez.  Borcun doğumuna yol açan nedenlerden biri de haksız fiil sorumluluğudur. Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille (davranışla) bir başkasına zarar veren kişinin bu davranışına haksız fiil denir. Haksız fiilin faili (yapan), mağdurun (haksız fiilden zarar görenin) bu zararını tazmin etmek ( gidermek, ödemek) zorundadır. Haksız fiilin doğurduğu borca ise tazminat borcu denir. Tazminat borcunun doğumu için failin kusurlu olması gerekir. Ancak tehlike, egemenlik, fedakarlığın denkleştirilmesi veya hakkaniyet gibi bazı sebeplerin varlığı halinde kusur şartı aranmaz. Hatta bazı hallerde eylemin hukuka aykırı olması dahi gerekmez. Bu nedenle kusursuz sorumluluk hallerine sebep sorumluluğu adı da verilmektedir.

Kırk ambar sözleşmesinin çarter sözleşmesinden farkı nedir?

Deniz taşıma işlerinde taşıyana ödenen ücrete navlun adı verilir. İşte taşıyanının, navlun adı verilen bir ücret karşılığında, kendisine emanet edilen bir eşyayı denizdeki tehlikelerden koruyup ve eşyanın bakımını sağlayıp, deniz yolu ile bir limandan diğer bir limana taşımayı üstlendiği sözleşmeye ise navlun sözleşmesi adı verilir. Navlun sözleşmesinde geminin tamamı taşıtana tahsis edilmeyip sadece parça mal olan belirli bir yükün deniz yoluyla bir yerden başka bir yere taşınması amaçlı navlun sözleşmelerine ise Kırkambar sözleşmesi adı verilir. Taşınan şeyin parça başı olmasından kasıt ile de paketli, kolili ya da çuvala konulmuş olması değildir. Önemli olan husus taşınan yükün miktarının, ölçü ya da sayı olarak bilinmesidir. Denizde iki liman arasında düzenli seferler yapan gemilerin bazı ambarları boş kalmış ise boş kalan ambarları doldurmak adına taşıyanın, 250 ton kum taşımayı kabul etmesi halinde kırk ambar sözleşmesinden söz edilmiş demektir. Kırkambar sözleşmesi yapılırk

Tacirler arasında öngörülen cezai şartın indirilmesi istenebilir mi?

Resim
B.K.'nun 161/3. maddesi hükmüne karşı olarak Ticaret kanunu'nun 24. maddesi ile tarafların ceza miktarını serbestçe tesbit edebilecekleri esası kabul edilmiştir. Ceza tutarı borçlunun taahhüdünden elde edeceği menfaate tecavüz etse bile cezanın indirilmesi düşünülemez. Ancak T.K.'nun 24. maddesi ile tacir olan şahsa ve akdine tanınmış olan bu akit serbestisi bütün akitler için sınır çekmiş olan B.K.'nun 20. maddesi ile tahdit edilmiştir. (T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1970/1053 K. 1974/222 T. 20.3.1974) Tacir olan davalı cezai şartın indirilmesini isteyemez. Ancak cezai şart tutarı firmanın mahvolmasına yol açacak derecede ağır ve yüksek ise sözleşmelerin ahlak ve adaba aykırı olamayacağı ilkesi çiğnenmiş sayılacak ve sözleşme geçersiz sayılacaktır. Sözleşmede yazılı bulunan cezai şart miktarının ekonomik mahva yol açacak derecede ağır olup olmadığı tacirin  gerek ilgili yıl ve gerekse önceki yıllara ait bilanço kayıtlarının incelenerek cezai şart miktarı ile to

Kira parasını geç ödeyen kiracıdan cezai şart istenebilir mi?

Resim
Eski kanun dönemi :Kural olarak 6570 sayılı Yasanın kapsamında da kalsa kira sözleşmesine konulmuş olan ve kira parasının zamanında ödenmemesi halinde kiracının ödemesi kabul edilen cezai şart geçerlidir. Zira, buradaki ceza koşulunun amacı kira parasının zamanında ve tam olarak ödenmesini temin etmek olup, kiracıdan fazla para almak asla söz konusu değildir. Ayrıca 6570 sayılı Yasanın kira parasını zamanında ödememekte direnen kiracıları koruduğu da düşünülemez. (T.C. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 1999/1790 K. 1999/2349 T. 9.3.1999) Ancak cezai şart, borçlunun iktisaden mahvını mucip olacak derecede ağır ve yüksek ise adap ve ahlaka aykırı sayılarak tamamen veya kısmen iptal edilmesi gerekir. Borçlu tacir olsa dahi böyle bir şart iptal edilir. (T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 1970/1053, K. 1974/222, T. 20.3.1974) Yeni Kanun Dönemi: IV. Kiracı aleyhine düzenleme yasağı Türk Borçlar Kanunu MADDE 346: Kiracıya, kira bedeli ve yan giderler dışında başka bir ödeme yükümlülüğü ge

AHDE VEFA NEDİR?

Resim
www.toprakhukuk.com Yazılı ya da sözlü bir sözleşme (anlaşma, protokol, mutabakat) yapıldığında, taraflardan sözleşmeye sadık kalmaları beklenir. Sözleşmelerin amacı her iki tarafında kendisine düşen borcu kararlaştırılan şekilde, zamanında ve tam olarak yerine getirmesidir. Romalıların pacta sunt servanda- sözleşmeye bağlılık  olarak ifade ettikleri hukukun bu temel ilkesi uyarınca kişi ancak serbest iradesi ile verdiği sözlerle bağlıdır. Bunun anlamı akıl sağlığı yerinde olmayan ya da baskı altında bulunan bir kişi açısından verilen sözlere uymanın o kadar da kesinlik taşımamasıdır. Sözleşmeye bağlılık ilkesi, serbest iradesi ile sözleşme yapmış olan bir kişinin vermiş olduğu söze bağlı kalmasını ifade etmektedir.  Zaman içinde oluşacak bir takım önemli değişiklikler verilen sözün tutulmasına engel olamaz. Sözleşmeye bağlılık ilkesi uyarınca, bir kimse söz verirken,  gelecekteki şartları değişebileceğini, gerçekleşecek riskleri ve beklenmeyen durumları göz önüne almış